Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

Duygusal

YAŞAM 05.10.2020 - 00:16, Güncelleme: 26.11.2022 - 01:09 2447+ kez okundu.
 

Duygusal

Bugün günlerden hüzün... Mutsuzluk uyandırdı beni bu sabah!

Bugün günlerden hüzün... Mutsuzluk uyandırdı beni bu sabah! Ellerimden tuttu, bir fincan kahve verdi sevgisiz yüreğime. Beraber kahvaltı yaptık, hepimiz büyük bir masada kalabalık bir kahvaltı... Hüzün, mutsuzluk ve ben, bir de  sevgisiz yüreğim. Pazar kahvaltısı derler ya, işte aynen öyle. Sohbet, muhabbet derken kahvaltı nasıl bitti anlamadık. Masadan önce hüzün kalktı, aldı çayını eline “ben biraz hava alayım. Siz oturun" dedi. Mutsuzluk kalktı arkasından “bekle bende geliyorum seninle” dedi. O da aldı çayını gitti. Ben kaldım masada, karşımda sevgisiz yüreğim. “Ne yapalım” dedi, sevgisiz yüreğim, “hadi bir kahve yap” dedim, “birlikte içelim”. “Sohbet edelim biraz”. Sonra vazgeçtim, “sen de onlar gibi git dedim”. “Seni bugün istemiyorum, sen de git!" “Yalnız kalmak istiyorum bugün, beni yalnız bırak” dedim.  “Hayır” dedi. “Olmaz, gidemem”. “Bırakamam seni”. “Kalmak istiyorum yanında bugün, seninle baş başa olmak istiyorum”. “Konuşacaklarımız var”. “Bekle” dedi, “sana gelirken bir de kitap getirdim”. “Seversin sen, haydi birlikte, kahve eşliğinde kitabı inceleyelim”. “Ver bakalım” dedim, “Bakayım kitaba, o zaman sende kahveleri yap ben başlıyorum okumaya”. Aldım elime, çevirdim sayfaları, okudum okudum, tekrar tekrar okudum. Her sayfada yedi ya da en fazla sekiz satır yazıyordu. Hani okullarda öğretmenler kompozisyon verirler ya, “konumuz bu arkadaşlar” derler, “haydi bu başlığın altını doldurun” derler ya...Sen de artık uğraşırsın o başlığın altına ne yazayım diye, bir yazarsın olmaz, iki yazarsın olmaz, üçüncü de” işte buldum, ilham geldi” der, yazmaya başlarsın. O zaman da sana bir sayfa yetmez, başlığın verdiği ilham ile yazar da yazarsın... Çünkü, senden bir parça vardır o başlıkta! Sen varsındır… İşte bu kitabın da sayfalarında öyle güzel kısa ve öz cümleler var ki, her satırını okuduktan sonra seni uzaklara götüren... Gezdirip dolaştıran, elinden tutan, güzel satılar var. Bende okumaya devam ettim. Her bir sayfa bir hikaye, bir anı barındırıyordu. Bir hayat, bir hüzün, bir kurtuluş vardı sanki… Bir satırında şöyle diyordu; “Büyük hüzünler büyük mutluluklara gebedir diyorlar. Sabret! Yiyeceksin sabrının ekmeğini. Tevekkül et! Alacaksın mükafatını”. Sabretmeyi öğretiyordu sadece bu iki satırda. “Evet, büyük hüzünler büyük mutluluklara gebedir, ben de aynen böyle düşünüyorum” dedim kendi kendime. Benim de sabah uyandığımda elimi tutan hüzün değil miydi? Birlikte kahvaltı yaptık ve sonra gitti… O zaman şimdi beni büyük mutluluklar mı bekliyor? Sabrediyorum, evet sabrediyorum… Bekliyorum… Birgün hüzün yerine mutluluk elimden tutacak, biliyorum. “Eee” dedi, sevgisiz yüreğim, neler yazıyor? Bana da oku, dinleyeyim. “Bak senin için de bir satır var burada” dedim, dinle okuyorum, “Yorgun bir beden, yıpranmış bir ruhla karşıladım seni. Yorgun bedenimi dirilttin, can verdin. Yıpranmış ruhumu gençleştirdin”. “Anlamadım ben bir şey!” dedi. “Sen” dedim, “sevgisiz yüreğim”, “hep yanımdaydın” “tıpkı şimdi olduğu gibi”. “İyi günde, kötü günde hep yanımdaydın". Yorulmuştum... Sen dinlendirmedin mi beni? Ya da çok mutlu olduğumda, koşmak sevincimi haykırmak istediğimde, “otur biraz” dedin, “dinlen”. “Her şeyin bir vakti var”. İşte bende bundan dolayıdır ki sana benzettim bu satırları. “Yıpranmıştı ruhum, sen can vermedin mi ona?” dedim. “Sen gençleştirdin ruhumu”. “Beni sen sevdin, sen okşadın” dedim, en kötü anlarımda. Hep sen vardın yanımda. “Bak, hüzün uyandırdı beni bu sabah, mutsuzluk da yanındaydı, sen gördün!”. “Ama şimdi kim var yanımda? Sorarım sana, kim var?” Sen!.. En iyi dostum sen… Yüreğim… Bakma “sevgisiz yüreğim” dediğime, sakın ha gücenme, severim seni, ondan derim böyle. Takılırım arada işte sana! Sen de anla beni. Hep sen vardın yanımda, hep sen kucakladın beni. Hep sen ol benim yanımda!.. Sevginle, sevgisizliğinle, hüznünle, neşenle... Hep sen ol yanımda! Gerisi zaten gelir. Gelmese de olur. Sen sev beni. Onlar, sevmese de olur. Sen kucakla beni. Onlar sarılmasa da olur. Çünkü ben; en çok seni sevmek istiyorum. Sadece seni sevmek. Beni hiçbir zaman terk etmeyeceğini bildiğim, seni sevmek istiyorum… Sevgisi sonsuz yüreğimi!.. Beni hayata bağlayan yüreğimi, yani beni!.. Aynada baktığımda gördüğüm beni… Çünkü bana getirdiğin o kitapta yazarımızın dediği gibi; “Tekrarı yok! Zamanımız geçip gidiyor. Bir önceki saniyemize dönemiyoruz. Öylesine yaşanıp gidiyor anlar. Oysa ben öylesine yaşamak istemiyorum. Ölesiye ve dolu dolu yaşamalıyız. Tekrarı yok!” Onun için önce kendimizi sevmeliyiz. Kendimizi ödüllendirip onunla hayatı, dolu dolu yaşamayı öğrenmeliyiz. Kendimizle mutluluğumuzu tadıp, başka mutluluklara kucak açabilmeliyiz.   Sevgili yazarımız, Duygu Bostan Gür, "Duygusal" isimli kitabınız bana ilham oldu. Umut oldu. Yazdığım satırlara  kitabınızdan yaptığım alıntılar güç verdi. Yolunuz açık, kaleminiz daim olsun. Sevgiyle kalın. Umutla... En önemlisi siz, siz ile kalın, kendinizle!..
Bugün günlerden hüzün... Mutsuzluk uyandırdı beni bu sabah!

Bugün günlerden hüzün... Mutsuzluk uyandırdı beni bu sabah!

Ellerimden tuttu, bir fincan kahve verdi sevgisiz yüreğime. Beraber kahvaltı yaptık, hepimiz büyük bir masada kalabalık bir kahvaltı... Hüzün, mutsuzluk ve ben, bir de  sevgisiz yüreğim.

Pazar kahvaltısı derler ya, işte aynen öyle.

Sohbet, muhabbet derken kahvaltı nasıl bitti anlamadık.

Masadan önce hüzün kalktı, aldı çayını eline “ben biraz hava alayım.

Siz oturun" dedi.

Mutsuzluk kalktı arkasından “bekle bende geliyorum seninle” dedi. O da aldı çayını gitti. Ben kaldım masada, karşımda sevgisiz yüreğim.

“Ne yapalım” dedi, sevgisiz yüreğim, “hadi bir kahve yap” dedim, “birlikte içelim”. “Sohbet edelim biraz”.

Sonra vazgeçtim, “sen de onlar gibi git dedim”.

“Seni bugün istemiyorum, sen de git!"

“Yalnız kalmak istiyorum bugün, beni yalnız bırak” dedim.

 “Hayır” dedi. “Olmaz, gidemem”. “Bırakamam seni”.

“Kalmak istiyorum yanında bugün, seninle baş başa olmak istiyorum”.

“Konuşacaklarımız var”. “Bekle” dedi, “sana gelirken bir de kitap getirdim”. “Seversin sen, haydi birlikte, kahve eşliğinde kitabı inceleyelim”.

“Ver bakalım” dedim, “Bakayım kitaba, o zaman sende kahveleri yap ben başlıyorum okumaya”.

Aldım elime, çevirdim sayfaları, okudum okudum, tekrar tekrar okudum.

Her sayfada yedi ya da en fazla sekiz satır yazıyordu. Hani okullarda öğretmenler kompozisyon verirler ya, “konumuz bu arkadaşlar” derler, “haydi bu başlığın altını doldurun” derler ya...Sen de artık uğraşırsın o başlığın altına ne yazayım diye, bir yazarsın olmaz, iki yazarsın olmaz, üçüncü de” işte buldum, ilham geldi” der, yazmaya başlarsın. O zaman da sana bir sayfa yetmez, başlığın verdiği ilham ile yazar da yazarsın...

Çünkü, senden bir parça vardır o başlıkta! Sen varsındır…

İşte bu kitabın da sayfalarında öyle güzel kısa ve öz cümleler var ki, her satırını okuduktan sonra seni uzaklara götüren... Gezdirip dolaştıran, elinden tutan, güzel satılar var.

Bende okumaya devam ettim.

Her bir sayfa bir hikaye, bir anı barındırıyordu. Bir hayat, bir hüzün, bir kurtuluş vardı sanki…

Bir satırında şöyle diyordu; “Büyük hüzünler büyük mutluluklara gebedir diyorlar. Sabret! Yiyeceksin sabrının ekmeğini. Tevekkül et! Alacaksın mükafatını”.

Sabretmeyi öğretiyordu sadece bu iki satırda. “Evet, büyük hüzünler büyük mutluluklara gebedir, ben de aynen böyle düşünüyorum” dedim kendi kendime. Benim de sabah uyandığımda elimi tutan hüzün değil miydi? Birlikte kahvaltı yaptık ve sonra gitti…

O zaman şimdi beni büyük mutluluklar mı bekliyor?

Sabrediyorum, evet sabrediyorum…

Bekliyorum…

Birgün hüzün yerine mutluluk elimden tutacak, biliyorum.

“Eee” dedi, sevgisiz yüreğim, neler yazıyor? Bana da oku, dinleyeyim.

“Bak senin için de bir satır var burada” dedim, dinle okuyorum, “Yorgun bir beden, yıpranmış bir ruhla karşıladım seni. Yorgun bedenimi dirilttin, can verdin. Yıpranmış ruhumu gençleştirdin”.

“Anlamadım ben bir şey!” dedi. “Sen” dedim, “sevgisiz yüreğim”, “hep yanımdaydın” “tıpkı şimdi olduğu gibi”. “İyi günde, kötü günde hep yanımdaydın". Yorulmuştum... Sen dinlendirmedin mi beni? Ya da çok mutlu olduğumda, koşmak sevincimi haykırmak istediğimde, “otur biraz” dedin, “dinlen”. “Her şeyin bir vakti var”.

İşte bende bundan dolayıdır ki sana benzettim bu satırları.

“Yıpranmıştı ruhum, sen can vermedin mi ona?” dedim. “Sen gençleştirdin ruhumu”. “Beni sen sevdin, sen okşadın” dedim, en kötü anlarımda. Hep sen vardın yanımda.

“Bak, hüzün uyandırdı beni bu sabah, mutsuzluk da yanındaydı, sen gördün!”. “Ama şimdi kim var yanımda? Sorarım sana, kim var?”

Sen!..

En iyi dostum sen…

Yüreğim…

Bakma “sevgisiz yüreğim” dediğime, sakın ha gücenme, severim seni, ondan derim böyle. Takılırım arada işte sana! Sen de anla beni.

Hep sen vardın yanımda, hep sen kucakladın beni.

Hep sen ol benim yanımda!..

Sevginle, sevgisizliğinle, hüznünle, neşenle... Hep sen ol yanımda!

Gerisi zaten gelir. Gelmese de olur. Sen sev beni. Onlar, sevmese de olur.

Sen kucakla beni. Onlar sarılmasa da olur.

Çünkü ben; en çok seni sevmek istiyorum. Sadece seni sevmek. Beni hiçbir zaman terk etmeyeceğini bildiğim, seni sevmek istiyorum…

Sevgisi sonsuz yüreğimi!..

Beni hayata bağlayan yüreğimi, yani beni!..

Aynada baktığımda gördüğüm beni…

Çünkü bana getirdiğin o kitapta yazarımızın dediği gibi;

“Tekrarı yok! Zamanımız geçip gidiyor. Bir önceki saniyemize dönemiyoruz. Öylesine yaşanıp gidiyor anlar. Oysa ben öylesine yaşamak istemiyorum. Ölesiye ve dolu dolu yaşamalıyız. Tekrarı yok!”

Onun için önce kendimizi sevmeliyiz. Kendimizi ödüllendirip onunla hayatı, dolu dolu yaşamayı öğrenmeliyiz.

Kendimizle mutluluğumuzu tadıp, başka mutluluklara kucak açabilmeliyiz.

 

Sevgili yazarımız, Duygu Bostan Gür, "Duygusal" isimli kitabınız bana ilham oldu. Umut oldu. Yazdığım satırlara  kitabınızdan yaptığım alıntılar güç verdi.

Yolunuz açık, kaleminiz daim olsun.

Sevgiyle kalın. Umutla...

En önemlisi siz, siz ile kalın, kendinizle!..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.