Ben; Dündar oğlu, Birsen’den olma, 03.12.1958 İzmit doğumlu Serdar İsmet Çiğit.
Bugün burada yarım asırlık meslek hayatımın yeni bir büyük etabına adım atıyorum. 19 Eylül 1991 günü çok uzun süre her satırını kendim yazdığım Özgür Kocaeli Gazetesi’ninilk sayısını elime aldım.
17 Haziran 2019 Pazartesi günü gazetenin imtiyaz sahibi Recep Haldız’ın ‘Abi seninle çalışmak istemiyoruz’ sözü ile Özgür Kocaeli Gazetesi defterini kapattım. Aslında bebeğim olan Özgür Kocaeli Gazetesi’nden böyle kovulmak yerine kendim ayrılmayı daha onurlu kabul ederdim. Emin olun gazete Haldız Ailesine satıldıktan sonra en az sekiz on kez ‘ Beni bırakın gideyim’ dedim.
Her defasında Haldızlar ‘ Sen gidersen ertesi gün gazeteyi kapatırım’ dediler.
Yıllardır kader birliği yaptığım birlikte çalıştığım arkadaşlarım vardı. Gazete benim bebeğimdi bırakamadım, ölmesinden korkum.
Bizim ‘ Türkiye’nin örnek yerel gazetesi’ yaptığımız Özgür Kocaeli bugün yoğun bakımda umutsuz bir hasta durumdadır. Bütün samimiyetimle söylüyorum yeniden ayağa kalkmasını çok isterim.
——————-
Başkan Büyükakın’a ŞÜKRAN
17 Haziran Pazartesi sabahı kovulunca pürüzlük yapmaya kalksam emekli olduğum 1998 yılından bu tarafa tazminat, ihbar tazminatı, kullanmadığım izin haklarımı talep etme hakkım vardı. Ama bana yakışmazdı. Ben gazeteyi altı yıl önce satmıştım. Şimdi tazminat istemek bana göre şık olmazdı. Recep Haldız’dan iki şey istedim.
Ertesi günkü gazeteye veda yazımı yazayım,
Henüz o tarihe kadar ödenmemiş olan Haziran ayı maaşımı alayım.
Kabul etti Recep Haldız. Macit Haldız telefonla aradı. Müessesenin altı yıl boyunca bana tahsis ettiği Peugeot otomobili almamı istedi. Kabul etmedim.
Hoş maaşları çok gecikmeli alıyorduk. Yıllardır zamda görmemiştik. Ama gazeteden gelen maaş benim için yaşamsal önemliydi.
İki oğlum Eylül ayı içinde nişanlanacaktı. Benim ailemin bir yaşam standartı vardı. Sürekli düzenli bir gelir şarttı. Kenarda beş kuruş birikim, elde avuçta en küçük bir gayrimenkül yoktu. Çalışmak zorundaydım. Aksi halde Ağustos ayında evimin elektrik, su parasını ödeyecek param yoktu.
İki değerli işadamı arkadaşım Saral Sigortanın sahibi Sinan Saral ile Yılka İnşaat’ın sahibi Kemal Yılmaz önüme gazete seçeneği koydular. Sinan’ı bundan sonra çok aktif çalışmak için biçtiğim değeri söyledim. ‘ Çok pahalıymışsın abi’ dedi.
Kemal’in teklifinde her biri 100’er bin TL yatıran 20 ortaklı iki milyon TL sermayeli bir şirket vardı. Gazete için bina sorunu da yoktu.
‘ Al abi yeni gazete kur’ dedi. Ama ben bir şirketin ekonomisini personelini yönetecek idarecilik vasfına sahip değilim. Kimseden reklam parası isteyemem. Çalışmayan işe yaramayan personeli kovamam. Başarılı yönetilen bir şirkette sadece gazetecilik yapabilirim. Bu nedenle iki teklifte boşa çıktı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, eski danışman arkadaşım Ömer Polataracılığı ile beni görüşmeye çağırdı. Seka Park Oteli avlusunda bir gece buluştuk. Başkan bana şunları söyledi ‘ İsmet abi beni yanlış anlama. Senin yeniden gazetecilik yapmandan çekiniyor değilim. Ama sen bu şehrin bir değerisin. Ben belediye başkanı olarak senin bu şehirde gelecek ay elektrik faturasını ödeyemez duruma gelmeni isteyemem. Senin aynı kalitede yaşamını sürdürmeni sağlamak benim görevim.’
Başkan Büyükakın çok samimiydi. Belediyede iş teklif etmedi. ‘ Her ay maaşımın yarısını sana vereyim’ dedi. Ancak cazip gelmedi. Benim bir miktar paraya acil ihtiyacım vardı. Hiçbir şey üretmeden gelir elde etmek benim inançlarıma tersti. Bu teklifte boşa çıktı.
Güngör Arslan sahip çıkıyor
Gazeteden kovuluşumun sosyal medyaya düşmesi sonrası 17 Haziran günü ilk arayan kişi Güngör Arslan oldu. ‘ Abi her koşulda seninle çalışmaya hazırım. Büyük sinerji yaratırız’ dedi. Beni hiç bırakmadı. Ortak dostumuz Faruk Bostan ile birlikte yemeğe götürdüler. Evimin ihtiyaçlarını alıp evime getirdiler. Kolumun kırıldığı gün beni hastaneye taşıdılar.
Güngör ile biz yıllarca kendi sütunlarımızda didiştik, dalaştık. Güngör benim için müptezel (İtibarını yitirmiş’ dedi. Ben onun için ‘ Şantajcı, ilkesiz’ diye yazdım. Hırsız, dolandırıcı, sahtekar, vatan haini demedik. Bizim Güngör ile geçmişteki kavgamız hiçbir zaman Devlet Bahçeli ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki kavga kadar bel altına inmemişti. Şimdi onlar birlikte memleketi yönetirken biz neden birlikte çalışamayacaktık?
Bağımlı, sürekli kontrol altında gazetecilik yapmaktan nefret etmiştim. Özgür olmak, bu kent adına istediğim her şeyi yazabilmek istiyordum. Güngör çıkarttı acil ihtiyaçlarım gerekli bir miktar parayı da karşılık beklemeden avuç içime koydu.
Bundan sonra Güngör ile birlikte çalışacağım. Ne kadar sürer bilmiyorum. Güngör ile çalışma fikrini en az iki yüz kişiye tanıştım. Yarısından biraz fazlası ‘ Aman abi bütün prestijini, itibarını kaybedersin yapma abi’ dedi. Yarısına yakını ‘ Harika fikir, kent yeniden özgür basına kavuşacak’ diye destek verdi. Manevi olarak en çok beni destekleyen Sefa Sirmen oldu.
Bir süre Güngör Arslan’ın sosyal medya hesabından yazı yazacağım. Omzum kırık klavye kullanamıyorum. Bu yüzden bir süre her gün yazamayabilirim.
Asıl hedef bu kentin özlediği cesur, tam bağımsız kaliteli gazeteyi yapmak. Bu yılsonuna kadar sizin de desteğiniz olursa gazete çıkartmak istiyoruz.
Her şeyin bütün risklerinin farkındayım. Beni seven insanların önemli bölümü Güngör’ü sevmiyor. Ama Güngör’ü seven önemli bir kitle var. Onların büyük bir bölümü beni de seviyor.
Güngör bana cesur gazeteciliği öğretecek. İçimde sönen habercilik heyecanımı körükleyecek.
Ben Güngör’e gazeteciliğin erdemini aşağılayacak, gazeteciliğin özel hayatına müdahale, kızdığın insanlara düşmanlık olmadığını öğreteceğim. Kentin desteğine ihtiyaç var.
Gazetecilik ilkelerinin korunması konusunda kentin önündeki TEMİNAT ben olacağım. Ortaya bu kente yakışan bir ürün çıkacağına inanıyorum.
‘ Her şey çok güzel olacak’ demiyorum. Ama eminim ‘ Her şey bugünkü halinden daha güzel olacak’.