Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

Sadece Ben!

GÜNDEM 21.09.2020 - 00:11, Güncelleme: 26.11.2022 - 01:09 3249+ kez okundu.
 

Sadece Ben!

“Bana dostluğun resmini çiz” dedi resim öğretmenim, önüme bıraktığı boş kağıda.

“Bana dostluğun resmini çiz” dedi resim öğretmenim, önüme bıraktığı boş kağıda. Uzunca bir süre baktım o kağıda, sonra kalemi aldım elime başladım karalamaya... Karaladım karaladım, sildim. Ve sonra tekrar temiz bir kağıt aldım önüme. Bir çiçek yaptım kara kalemle, oturup baktım: "olmadı" dedim, tekrar sildim. Sonra nedendir bilmem, bir ev çizdim, neden çizdiğimi kendim bile anlamadan çok güzel iki de panjur yaptım! Önüne bir bahçe, bahçede oynayan çocuklar çizdim. Büyük bir de ağaç çizdim sonra. Kocaman dalları olan, altından başını kaldırıp baktığında sanki yaprakları gökyüzüne kadar değecek olan! Bir çınar ağacı; en büyüğünden, en güvenilirinden... Tıpkı baba misali! Sonra bir bisiklet çizdim önüne, ağaca dayanmış eski püskü bir bisiklet. Bir de top koydum yanına; rengarenk şeritleri olan. Ağacın altına salıncak, üstünde de battaniye var; serinlikte örtmelik örgü bir battaniye. El emeği göz nuru...“Anne battaniyesi” derler ya, işte tam da ondan. Bahçenin köşesine bir de kuyu çizdim, içine sallandırılacak bakır bir kova ile birlikte. Hemen yanına ocak, üstünde bir güğüm ve güğümün içinde sıcacık, her daim hazır olan su... Yanında sepet sepet odunlar. Bir hasır attım yere; üstünde bir sepet, içi envai çeşit meyvelerle dolu. Piknik yapmak istercesine hazırlanmış bir sepet. İp atlayan çocuklar çizdim. “Renkli boya kullanabilir miyim?” dedim. “Kullan” dedi. Aldım elime fırçamı; küçük küçük çiçekleri olan begonviller çizdim. Yaprakları yerlerde... Bütün bahçenin dört bir yanını saran begonviller. “Neden hepsi mor?” dedi. "Mor rengi severim ben" dedim.  "İçimi rahatlatır". Bir kuş yuvası yaptım çiçeklerin arasına, bir de köpek kulübesi çizdim tam kapının yanına. Mavi bir gökyüzü çizdim, bir de beyaz bulutlar iliştirdim içine. “Sen neredesin? Seni göremiyorum” dedi, “Bak” dedim, “hasırın üstünde meyve yiyorum” ya da “bak bisikletin yanında durmuş bekliyorum”. “İşte orda ip atlayan benim”. “Bak çiçekleri suluyorum”. “Kuyunun başında da görebilirsin beni, içimdekileri bağıra bağıra kuyuya haykırırken!”. “Bak şimdi de ocağın altına odun atıyorum; üşüyen ruhumu ısıtmak istercesine!" "İp atlayan çocuklar vardı ya hani, işte onlar da benim"  dedim. “Hani nerede göremiyorum” dedi. "İşte bak ikisi de benim, ipin bir ucu ağaçta diğer ucunu tutan da ben, ipte atlayan da ben!" “Hep sen varsın” dedi, “anlamadım ben bu işten!”. “Bana dostluğun resmini çiz demedin mi?” dedim, "bak çizdim". “Dostluk senin için bu mu?" dedi. "Evet" dedim; "her yer de ben, her anda ben"... "Sevgide ben, acıda ben. Varlıkta yoklukta yine ben!" “Olmaz” dedi, “bu kadar da olmaz!” diye söylendi. “Aynı anda, her yerde nasıl olabilirsin ki? Bu imkansız!" Usulca: "imkansız değil, olur" dedim.  Mesela, "şimdi sana üst kattaki camdan bakan kadın var ya, hani uzaklara dalmış olan"... " İşte o da benim" dedim. Uzaklara daldım. Maziye geriye gittim. Düşündüm "ben neredeyim, dostlarım nerede?" diye. Şimdi hepsi kayboldu!  Tek başıma kaldım. En yoğun duygularla, tek başıma… Dostluk benim. Gerçek dostluk benim. Bisikletten düşüp ağlayan çocuk ya da ip atlarken ayağı burkulan çocuk da benim. Hayat benim, insan, insan olmak...Hepsi benim. İyisiyle, kötüsüyle... Acısıyla, mutluluğuyla...Kısacası; her şeyi ile dostluk benim… Sadece ben!. "Önce kendimi tanımalıyım" dedim ona. "Kendimi öyle iyi tanımalıyım ki, nerede olduğumu, neler yaptığımı, ne doğru ne yanlış, ben bilmeliyim ki etrafımdaki gerçek dostlarımı bulabileyim. Onlara fayda sağlayabileyim. Onlar hakkında yorum yapabileyim. Kendimi tanımadan asla başkaları hakkında yorum yapmamalıyım. Bu hem dostlarım için, hem de benim için hiç iyi olmaz!"   Umarım sizler de benim gibi, ne kadar çok severseniz sevin, kendinizi tanımadan, bir başkası hakkında yorum yapmıyorsunuzdur. Ya da oldu ki bir başkası hakkında yorum yapmak zorunda kaldınız. Tıpkı benim gibi, geçin camın önüne, bakın uzaklara, geriye doğru, geçmiş  hayatınıza gidin ve bakın  yaptıklarınıza, yaşadıklarınıza… Sorgulayın kendinizi ve sonra “evet ben bunları yaptım, yaşadım” diyorsanız şayet, işte o zaman dostunuzu sorgulayın, eleştirin!. Onun hakkında bol bol yorum yapın. Ama hiç bir zaman kendinizi tanımadan bir başkasını sorgulamayın.
“Bana dostluğun resmini çiz” dedi resim öğretmenim, önüme bıraktığı boş kağıda.

“Bana dostluğun resmini çiz” dedi resim öğretmenim, önüme bıraktığı boş kağıda.

Uzunca bir süre baktım o kağıda, sonra kalemi aldım elime başladım karalamaya... Karaladım karaladım, sildim.

Ve sonra tekrar temiz bir kağıt aldım önüme. Bir çiçek yaptım kara kalemle, oturup baktım: "olmadı" dedim, tekrar sildim.

Sonra nedendir bilmem, bir ev çizdim, neden çizdiğimi kendim bile anlamadan çok güzel iki de panjur yaptım! Önüne bir bahçe, bahçede oynayan çocuklar çizdim. Büyük bir de ağaç çizdim sonra. Kocaman dalları olan, altından başını kaldırıp baktığında sanki yaprakları gökyüzüne kadar değecek olan! Bir çınar ağacı; en büyüğünden, en güvenilirinden... Tıpkı baba misali!

Sonra bir bisiklet çizdim önüne, ağaca dayanmış eski püskü bir bisiklet. Bir de top koydum yanına; rengarenk şeritleri olan.

Ağacın altına salıncak, üstünde de battaniye var; serinlikte örtmelik örgü bir battaniye. El emeği göz nuru...“Anne battaniyesi” derler ya, işte tam da ondan.

Bahçenin köşesine bir de kuyu çizdim, içine sallandırılacak bakır bir kova ile birlikte.

Hemen yanına ocak, üstünde bir güğüm ve güğümün içinde sıcacık, her daim hazır olan su... Yanında sepet sepet odunlar.

Bir hasır attım yere; üstünde bir sepet, içi envai çeşit meyvelerle dolu. Piknik yapmak istercesine hazırlanmış bir sepet.

İp atlayan çocuklar çizdim.

“Renkli boya kullanabilir miyim?” dedim. “Kullan” dedi.

Aldım elime fırçamı; küçük küçük çiçekleri olan begonviller çizdim. Yaprakları yerlerde... Bütün bahçenin dört bir yanını saran begonviller.

“Neden hepsi mor?” dedi. "Mor rengi severim ben" dedim.  "İçimi rahatlatır".

Bir kuş yuvası yaptım çiçeklerin arasına, bir de köpek kulübesi çizdim tam kapının yanına.

Mavi bir gökyüzü çizdim, bir de beyaz bulutlar iliştirdim içine.

“Sen neredesin? Seni göremiyorum” dedi, “Bak” dedim, “hasırın üstünde meyve yiyorum” ya da “bak bisikletin yanında durmuş bekliyorum”.

“İşte orda ip atlayan benim”.

“Bak çiçekleri suluyorum”. “Kuyunun başında da görebilirsin beni, içimdekileri bağıra bağıra kuyuya haykırırken!”.

“Bak şimdi de ocağın altına odun atıyorum; üşüyen ruhumu ısıtmak istercesine!"

"İp atlayan çocuklar vardı ya hani, işte onlar da benim"  dedim. “Hani nerede göremiyorum” dedi. "İşte bak ikisi de benim, ipin bir ucu ağaçta diğer ucunu tutan da ben, ipte atlayan da ben!"

“Hep sen varsın” dedi, “anlamadım ben bu işten!”.

“Bana dostluğun resmini çiz demedin mi?” dedim, "bak çizdim".

“Dostluk senin için bu mu?" dedi. "Evet" dedim; "her yer de ben, her anda ben"...

"Sevgide ben, acıda ben.

Varlıkta yoklukta yine ben!"

“Olmaz” dedi, “bu kadar da olmaz!” diye söylendi. “Aynı anda, her yerde nasıl olabilirsin ki? Bu imkansız!"

Usulca: "imkansız değil, olur" dedim.  Mesela, "şimdi sana üst kattaki camdan bakan kadın var ya, hani uzaklara dalmış olan"... " İşte o da benim" dedim.

Uzaklara daldım.

Maziye geriye gittim. Düşündüm "ben neredeyim, dostlarım nerede?" diye.

Şimdi hepsi kayboldu!  Tek başıma kaldım. En yoğun duygularla, tek başıma…

Dostluk benim.

Gerçek dostluk benim.

Bisikletten düşüp ağlayan çocuk ya da ip atlarken ayağı burkulan çocuk da benim.

Hayat benim, insan, insan olmak...Hepsi benim.

İyisiyle, kötüsüyle... Acısıyla, mutluluğuyla...Kısacası; her şeyi ile dostluk benim…

Sadece ben!.

"Önce kendimi tanımalıyım" dedim ona. "Kendimi öyle iyi tanımalıyım ki, nerede olduğumu, neler yaptığımı, ne doğru ne yanlış, ben bilmeliyim ki etrafımdaki gerçek dostlarımı bulabileyim. Onlara fayda sağlayabileyim.

Onlar hakkında yorum yapabileyim.

Kendimi tanımadan asla başkaları hakkında yorum yapmamalıyım. Bu hem dostlarım için, hem de benim için hiç iyi olmaz!"

 

Umarım sizler de benim gibi, ne kadar çok severseniz sevin, kendinizi tanımadan, bir başkası hakkında yorum yapmıyorsunuzdur.

Ya da oldu ki bir başkası hakkında yorum yapmak zorunda kaldınız. Tıpkı benim gibi, geçin camın önüne, bakın uzaklara, geriye doğru, geçmiş  hayatınıza gidin ve bakın  yaptıklarınıza, yaşadıklarınıza…

Sorgulayın kendinizi ve sonra “evet ben bunları yaptım, yaşadım” diyorsanız şayet, işte o zaman dostunuzu sorgulayın, eleştirin!. Onun hakkında bol bol yorum yapın.

Ama hiç bir zaman kendinizi tanımadan bir başkasını sorgulamayın.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.