Her şeye rağmen akıp giden hayatın içinden ve güzel bir bahar gününden merhabalar sevgili okurlar,
Aslında az sonra okuyacağınız yazı ile bu haftaki köşe yazımın konusu tamamen faklı idi. Son anda yapmış olduğum geri manevrayla, sizinle aşağıdaki satırlar eşliğinde duygularımı paylaşmaya karar verdim.
Çünkü biliyorum ki can sıkan gerçeklerden ziyade hepimizin biraz gülümseten, huzur ve dinginlik veren gerçeklere daha çok ihtiyacı var.
Dışarıda dün gece yağan şiddetli yağmurdan ve çatık kaşlı şimşeklerden sonra yerini alan güneşin olanca nazıyla süzüldüğü bir gökyüzü ve hırçın rüzgârın tahtına kurulmuş olan yumuşacık bir hava var.
Her yerde sessizlik hakim. Hatta öylesine bir sessizlik ki bu, kendi iç sesinizi duyabilmeniz bile mümkün. Benim gibi sükuneti seven bir insansanız keyiften dört köşe olmanız kaçınılmaz.
Bir anda çark ederek yazı içeriğini değiştirmeme neyin sebep olduğuna gelince; martılar!
Saçmaladığımı düşünmenizi istemem ama gerçekten de karşı binanın çatısına sıra sıra dizilmiş martılar sebep oldu yazı konusu değişikliği yapmama! Ve işin ilginç yanı onların da sessizliğine bürünmüş bir halde bu atmosfere uyum sağlıyor olmaları.
"GIK'larını" bile çıkarmadan huzur içinde o çatıda dizilmiş olmalarının gerekçesini biz insanların doğadan, yaşamdan el etek çekerek onlara hak ettikleri doğayı sunuyor olduğumuz fikrine bağladım bir an.
Öyle ya; son çıkan haberler de bunun göstergesi gibi değil mi?
Biz evlerimize kapandığımızdan beri hiç katledilen hayvan haberi duydunuz mu veya okudunuz mu? Ya insanlar tarafından işkence gören hayvan haberleri?
Okumadınız, duymadınız, görmediniz değil mi?
Ya da bunun başka bir versiyonu olan ve yine aynı evrende var olduğumuz diğer doğa haberlerinden örnek vermem gerekirse; son on- on beş gündür hiç olmazsa bir kerecik bile olsa yurdumuzdaki göllerin, nehir ve derelerin nasıl olması gerektiği gibi pırıl pırıl aktığının, renklerinin nasıl da berraklaştığının haberleri mutlaka kulaklarınıza çalınmıştır.
Normal zamanda, yaz-kış fark etmeksizin sahil kenarlarının ve plajların nasıl da çöp yığını haline geldiğini fakat şu zamanlarda dronla yapılan çekimlerden anladığımız kadarıyla nasıl da çiçek gibi durduğunu fark etmişsinizdir.
Her hafta açıklanan hava kirlilik raporuna göre daha oksijeni bol, temiz bir havaya kavuştuğumuzu da...
Hatta bilim adamlarının söylediğine göre, dünya için ciddi bir tehdit olan ozon deliğinin bile kapandığını ( veya küçüldüğünü ) duymuşsunuzdur.
Yine, dışarıya çıkanlarınız görmüş, çıkmayanlarınız ise tv. da izlemişsinizdir; yolların, cadde ve sokakların tertemiz kaldığını.
İnsanoğlu bu mecburi geri çekilmeyle doğaya nefes aldırmış gibi aslında!
Sanırım çoğu zaman bu evrende bizim dışımızda başka varlıkların da yaşama hakkı olduğunu unutuyor ve olanca bencilliğimizle hunharca, zalimce ve düşüncesizce dokunduğumuz her yeri köreltiyoruz.
Yukarıdaki örnekleri çoğaltabilirdim ama bu bir kaç paragrafın bile biz insanların nazarında, ölçüp tartmak için yeterli olacağı düşüncesindeyim!
Nihai kararı size bırakıyorum; bizim haricimizde yaşamda var olan diğer güzellikleri biz insanoğlu mu katlediyoruz yoksa doğanın ve diğer canlıların böyle bir gücü var da onlar mı bizi katlediyor?
Umarım ve dilerim insan denen varlıklar olarak koronayla birlikte tüm bunların farkına varır ve sonraki yaşamlarımızda bu konuda daha özenli ve duyarlı olabiliriz.
Sağlıkla ve esen kalın.