Taşı toprağı " altın " dedikleri Istanbul' un yerine İzmir'i koyuyorum ben!
Neden? derseniz.
İstanbul'un iş,güç ve bazı imkânlarının potansiyelinden bahsetmiyorum elbette.
Zira Istanbul'un sahip olduğu bu hareketlilik, yoğunluk ve nüfus kalabalığı vs bırakın Izmir'i, ülkemizin diğer şehirlerinde de olmadığı gibi pek çok Avrupa ülkesinde bile yok. Bundan 100 emin konuşmanın sebebi ise Avrupa ülkelerinin çoğuna gitmiş olmam.
Izmir'i benim için taşını toprağını "altın" yapan özelliği keyif verici halleri ! Havası, atmosferi ,insanının rahatına düşkün tavırları.
Belki de bu rahatlatıcı taraflarından dolayı ve meşhur Kordon'undan dolayıdır Selanik'e benzetmelerim bile.
Gel gelelim benim bahsetmek istediğim Izmir ' in bana htirdikleri değil;
İzmir'de İzmit'lilerle karşılaşmak!
İmza günüm ve söyleşi için geldiğim EGE'nin incisi olan İzmir'de, bir tesadüf sonucu karşılaştığım İzmit'lilerle yaptığım harika sohbet... ki bu sohbetin içinde bolca anılan KOCAELİ'de vardı. Kaçınılmaz olarak iki, hatta üç şehrin kıyaslanma sohbeti de vardı. Zira, bir Izmit'li bir Istanbul'lu Izmir'de rastlaşınca üç şehrin dedikodusunu yapmamak olmazdı!
Doğrusu; içi dolu, akılcı ve akılda kalıcı sohbetleri oldum olası sevmişimdir.
Tesadüfi karşılaşmanın sonucunda yapılan bu sohbet de uzun süre hafızamdan silinmeyecek kalitedeydi.
Her iki tarafa da "dünya küçük" dedirten bu karşılaşmanın sonunda İzmir dönüşlerimizde İstanbul veya Izmit'te buluşmak üzere vedalaştık. Tabii bu kez bile isteye ve programlı olması dileğiyle!
Hayat tatlı tesadüflerle doludur. Birbirinden habersiz iki tanışık insan ve belli bir amaç için gelinmiş bir şehir.
Kimbilir belki de bir sonraki seyahatimde bu kez İzmit'de bir İzmir'li dostla karşılaşırım.
Ne de olsa DÜNYA KÜÇÜK!
Güzel tesadüflerin sizi de bulması dileğimle.
Esen kalın...