Bizde mecal kalmadı!
Yangınlar,
Kadın cinayetleri,
Hayvanlara yapılan zulümler,
Pandemi,
Pahalılık,
Ülkemize akın akın hücum eden mülteciler (ya da adına her ne diyorsanız işte!)
Siyasi atışmalar,
İşsizlik,
Sel baskınları...
Lastik gibi uzayıp giden listenin sonunda bizde mecal kalmadı!
Geleceğe dair umutlarımız süratle tükeniyor... Elimizi neye atsak, hangi konuyu açsak bir tutam mutsuzluk, bir avuç dolusu gözyaşı ve bir yürek dolusu hüzünle ayağa kalkmaya çalışmaktan yorulduk.
Millet olarak psikolojilerimiz darma duman! Hatta bana göre bu işin erbabı olan psikolog ve psikiyatristlerin bile ruhları allak bullak.
"Taş olsa çatlar!" denilen noktadayız.
Bir dudak payı gülümsemelere muhtacız!
Artık zihnimizden olumlu bir düşünce bile geçiremez olduk.
Bıktık!
Yorulduk!
Tükendik!
Dağıldık!
Bittik!
Ne televizyonları açma isteğimiz kaldı ne de sanal hesaplarda keyfince gezinme isteği...
Her an bir olay, her dakika acı bir haberle burun buruna yaşamanın dayanılmaz ağırlığı içindeyiz.
Her birimiz içimizden çılgınlar gibi "Sesimizi duyan var mı?" diye bağırıyoruz. Hatta bağırmanın çok ötesinde, haykırıyoruz!
Artık bu ülkede huzur istiyoruz.
Sükunet istiyoruz. Ve hatta mümkünse bir parçacık mutluluk yaşamak istiyoruz.
Buna hakkımız var...
Çekişmeler, sürtüşmeler, laf çarpmalar, kinaye ile söylenen sözler, kısasa kısaslar, sen-ben kavgaları...Artık bunları işitmek ve görmek istemiyoruz.
Canımızdan bezdik!
Aydınlık ve umut dolu günlere karşı olan inancımızı koruyarak, huzurlu yaşamak istiyoruz.
Bu çok mu zor?
Olmamalı!
Esen kalın.