Akşam saatini epeyce geçmiş vakit...Neredeyse geceye kavuşmakta gün.
Sorumluluk duygum gereği sizlere bu yazının yetişmesi için alelacele açtım ekranı, geçtim klavye başına...
Nasıl bir yorgunluk peyda olmuşsa üzerime...Klavyenin tuşları kendi kendine hareket etse de yazıverse şu yazıyı diyorum. İstemediğimden değil! Gündemin nahoşluğunun ağırlığı altında ezilen düşüncelerimin, "Ne yazsam da bir nebze de olsa yüreklere dokunsam" telaşından.
Belki de ilk defa gamsız olmak istediğim bir durum içindeyim. Hatta belki biraz da duyarsız olmak istediğim...
Hiçbir gerçekliği yazmak istemiyor canım. Ne delta varyantını ne vefatların yükselen sayılarını ne de üst üste yapılan uyarıları...
Hatta aşı üzerine olup biten tartışmaları ve gelişmeleri bile duymazdan gelmek istiyorum.
Heveslerimi kursağımda bırakan hiçbir olumsuz haberi çekim alanımdan içeri almak istemediğim dakikalardayım.
Gamsız olmak duygusunu iliklerime kadar hissetmeyi ve mümkünse bir süre oralarda hapsetmeyi istiyorum.
Geleceğe dair plansız, amaçsız, hedefsiz olmak istiyorum. Sadece kendim için değil, bunu hepimiz için istiyorum. Yani, aydınlık ve kaygısız bir gelecek... Çuval dolusu pandemi kurallarının olmadığı bir dünya ve birbirlerini yiyen insanların çekişmelerinden arınmış, ince hesapların yapılmadığı bir yeryüzü...
Çok mu şey istiyorum?
İnanıyorum ki bu soruma cevabınız: "Hayır, çok şey istemiyorsun" olacaktır. Çünkü aynı gemideyiz hepimiz! Biliyorum ki ara ara sizler de gamsızlığın yüreklerinize çöreklenmesine izin vermek istiyorsunuz.
Şu dakikada, hemen şimdi, siz de gamsız olmanın- olabilmenin- verdiği rahatlıkla yaslanın arkanıza ve: "Dünya yansa eski hasır umurumda değil!" dercesine koparın kendinizi bu dünyanın gerçekliğinden.
En azından köşe yazımın son noktasına gelesiye kadar yapın bunu!
Bir yazılık süreçte hepimiz, hep beraber gamsız olalım. Ne dersiniz?
Esen kalın.