Bildiğiniz gibi, İstanbul' da yaşayan bir vatandaşım ben.
Bunu özellikle neden belirttiğimi alt satırları okuyunca daha iyi anlayacağınızdan hiç şüphem yok.
Yazımı yazmaya niyet ettiğimde öncelikle bol köpüklü bir Türk kahvesi yaptım kendime ki satırlarımı daha bir keyifle yazayım istedim. Bu eylemi yaptığım esnada bir anda sulu kar indirdiğini fark ettim. Üstelik sabah uyandığımda gökyüzü pırıl pırıl parlıyorken... Kahvemden ilk yudumu henüz almıştım ki klavyemin tuşlarında bıraktığım, harflerin üzerindeki parmak izim kurumadan sulu kar yerini bir kez daha ayna gibi parlayan güneşe bıraktı!
İnanın, ben bu yazıyı bitirene kadar bu doğa olayı devir daim olarak sürdü gitti...
Ve her seferinde mutfak penceresinden baktığım pazar esnafı da tezgahlarını toplayıp açmaktan helak oldu.
Zaten normal şartlarda cumartesi günleri kurulan pazarın, pandemiden ötürü bazen cuma günleri bazense cumartesi günleri kurulması pazar esnafının akıllarını yeterince karıştırmışken, bir de hava durumunun beş dakikada bir olan geçişli halleri pazarcı dostları epey hırpaladı.
Diyeceksiniz ki: "Allah' ın işine karışılmaz!" Elbette karışılmaz. Bu, istisnasız hepimizin kabulü olan bir gerçek.
Ama ya pandeminin pik yapmasının çok ötesinde olan günlerden geçerken hâlâ pandemi yokmuş gibi davrananlara ne demeli!
Çalışmaya mecbur olup hayatın içinde olan herkes pandeminin öldürücü gücünden korkarken, pazardaki tezgah üstü ürünleri elleyerek almanın, her birini sıvazlamanın ve pazar esnafının vatandaşa bunun için izin vermemesinden dolayı çıkan kavgalara ne demeli?
Pandeminin başlamasının üzerinden bir sene geçmişken ve en sağlam iradeye sahip olanlarımız bile beklemenin, içe kapanmanın yarattığı sabrın sınır noktasındayken, bazılarımız niye hâlâ ısrarla bir şeyleri dokunarak, tek tek elleyerek almakta ısrarcı olur, anlamış değilim!
İnanıyorum ki bu bir senelik süreçte hepimizin uzak ya da yakın tanıdıklarından en az bir kişiyi bu illete kurban etmişliği vardır! Mesela ben şu son bir sene içinde bir değil, kaç kişileri kaybettim Covid-19 uğruna...Bu yaşıma kadar hiç almadığım kadar ölüm haberi aldım, üst üste...
Peki hâlâ niye ısrar ediyoruz bazı alışkanlıklarımızı değiştirmemekte? Niye halen eski yaşamlarımızı sürdürmekte inat ediyoruz?
Hayat akışında hâlâ her şeyin normal olduğu düşüncesiyle sorumsuzca hareket ederek, sadece kendi canlarını değil, etrafındakilerin de canlarını tehlikeye atanlara sormak istiyorum; "Sizce yaşadığımız şu süreçte her şey normal mi? Şayet cevabınız -Evet- ise söyleyecek sözüm yok! -Hayır, tabii ki normal değil- diyorsanız o halde lütfen normal olmayan şartları benimseyerek, günün koşullarına ayak uydurup yaşayın ki bizim gibi evlerine tıkılıp kalanların da bu fedakarlığına değmiş olsun!
Bir an önce hayatlarımızın normalleşmesi dileğimle...
Esen kalın.