Köşe yazımı yazmak için iki gündür klavye başına geçiyorum!
Yazıyorum siliyorum.
Yazıyorum siliyorum...
Ne yazsam içime sinmiyor. Konu içime sinmiyor, yazdıklarım içime sinmiyor, yazı anlatımım içime sinmiyor.... Olmayınca, kalkıp bir kahve yapıp içiyorum, çalışma odamda iki tur atıp yine yazmaya koyuluyorum.
Hiç böyle olmamıştım!
Ben ki bir yazıya başladığımda soluksuz, bir çırpıda yazıp bitiriveren insanım.
Hele ki "konu sıkıntısı çekmek" diye bir şey olanaksızdır benim için. Çok okuyan ve araştıran tarafım bu ihtiyacımı fazlasıyla giderdiği gibi, bir de yaşadığımız dönemin ülke ve dünya bazında son derece çalkantılı olduğu düşünülürse, konu yelpazesinin oldukça geniş olduğunu söylemeliyim. Zira içinden geçtiğimiz süreç yüzyıla damgasını vuracak kadar hassas ve farklı bir dönem.
Her gündem maddesi ayrı bir yazı konusu olacak nitelikte!
-Azerbaycan' ın durumu
-Kıbrıs sorunu
-Amerika' da kasım ayında yapılacak olan seçimin ayak sesleri
-Önünde insanlara diz çöktüren pandemi!
-Covid -19' un varlığı yetmiyormuş gibi yeni olası bir virüsün hortlayabileceği söylemleri...
-İklimlerin değiştiğine dair yapılan saptama ve açıklamalarla birlikte, gerçekten de bir günde üç mevsimin yaşandığı günlerde vücutlarımızın buna uyum sağlamaktaki haklı çabası!
-Ülkemizde her ne kadar "yok öyle bir şey!" dense de aslında dibine kadar yaşanan ekonomik sıkıntılar ve kriz
-Belki de Cumhuriyet tarihindeki işsizlik oranının en yüksek seviyeye çıkması ve bunun insanlar üzerinde yarattığı baskı.
Vs vs...
Hasılı; hangi konuyu ele alsam bir değil, bir kaç köşe yazısı olacak nitelikte her biri. Üstelik yukarıdaki maddelerde ülkede yaşanan yerel olaylar ve toplumsal sair konulara bile değinmedim ki onlardan da neredeyse bir senelik destansı yazılar çıkar mı çıkar!
Bu arada okuduğunuz satırlar yazılırken ikinci kahvemin de sonuna gelmiş bulunmaktayım!
Sonuç itibarıyla, şunu mu yazayım bunu mu, öyle mi yazayım böyle mi derken bir an durup düşündüğümde bu gel- gitli halimi mevsime bağladım!
Şakır şakır yağan yağmurdan ve üzerimize kat kat giydiğimiz hırkalardan hemen bir saat sonra denize girilebilecek kadar sıcak olan havanın ve elimize aldığımız hırkaların yerini bir anda plaj havlularına bıraktığını fark ettiğimde anladım gel- gitli ruh halimin sebebini!
Sanırım şu dönem düşüncelerimiz isyanda, ruhlarımız isyanda ve bunlara bağlı olarak vücutlarımız da isyanda!
Hepsinin de suçlusu mevsim! En azından ben, benim suç unsurumu buldum!
Darısı başınıza ...
Esen kalın.