Ve evde bir gün daha...
Vakit geçirebilenlerimiz, vaktini nasıl geçireceğini bilemeyip sıkıntıdan patlayanlarımız, sinir katsayısı yükselenlerimiz, daha neler neler...
Bir aylık sürenin sonunda bunların sayısının artmaması işten bile değildi zaten. Ancak apırsak da köpürsek de , dişlerimizi sıksak da bu dönemi öyle ya da böyle geçireceğiz.
"Kendine yetebilme" iç güdüsünün güçlü olduğu kişilerin bu süreyi çok daha kolay atlatacağı aşikar.
Benim için mi?...Benim için dolu dolu geçiyor vakit. Hatta ne yalan söyleyeyim son aylarda arayıp da bulamadığım bir zaman dilimi.
Sabahın ilk ışıklarıyla başlattığım gününüm temposu gecenin onbirine kadar devam ediyor.
Sosyal araştırmalarım, zamansızlıktan bir türlü bilgisayara aktaramadığım romanım, sanırım milletin evde kalmasıyla birlikte kitap okumaya olan heveslerindeki artışın piyasadaki iki kitabımın satışını arttırarak onlara, yani okurlarıma yetişebilme telaşım, bazıları iki üç aydır masamda bekleyen kitapları daha sakin kafayla okuyabilme rahatlığım, HAYATA TUTUNUYORUM adlı ilk kitabımın ikincisi için ön hazırlık yapma sefahatim,.....ve bu liste böyle uzayıp gidiyor.
Evini ve ev hayatını seven biri olarak bu süreye çabucak adapte olmam benim için şaşırılacak bir durum değil sizin anlayacağınız.
Bu açıdan şanslıyım. Çabuk adapte olabilme huyumun kolaylığını yaşadığım günlerdeyim.
Hem zaten kendini harap edip sinir harbi içinde bu süreyi geçirenleri de anlamış değilim. "Ne verirsen elinle o gelir seninle" diye söylenmiş bu güzel sözü onaylamak ister gibi sanki bu yapıdaki insanlar .
Belli metrekarelerde hırçınlık, asabiyet, öfke, nefret, sıkıntı etmenizin size ve varsa yanınızdaki ailenize hiç bir yararı olmayacağı gibi zararı çok daha fazla.
Hayatınızı öfkenize kurban etmeyin güzel insanlar. Madem bu süreyi her ne şekilde olursa olsun atlatmak zorundayız her birimiz , o halde sindirerek, huzur içinde yapmalıyız tüm yapacaklarımızı.
"Akışta kalmak" diye bir şey var ya hani, her şeyi olduğu gibi kabul etmek...İşte tam da bunu uygulamak zorunda olduğumuz yer ve zamanlardayız..
Hatta bence kendimizi nispeten şanslı bile saymalıyız. Zira bu tehlikeli zaman diliminde ön saflarda risk altında çalışmak zorunda olan meslek grupları içinde de yer alıyor olabilirdik.
Her kötülükten bir iyilik çıkarmak zorunda olduğumuzu artık öğrenmeliyiz. Hayatlarımızı daha yaşanabilir kılmak için bu şart.
Kendinizce evinizde türlü hobiler edineceğiniz mutlu bir hafta yaşamanız dileğimle,
Evde kalın, sağlıkla kalın.