Pandeminin ikinci kışındayız...
Yaşa yaşa bitiremediğimiz, lastik gibi uzadıkça uzayan bir döneme denk geldik zamane insanları olarak. Bunun adına ister şanssızlık deyin, ister kadersizlik, isterseniz talihsizlik...Ne derseniz deyin su götürür!
Sıkıldık, bunaldık, eskiyi özledik...
"Alışırız, alışmak zorundayız" dediğimiz bu sürece bir türlü alışamadık.
Her şey alt üst!
Her şey taran feran!
Her şey yarım yamalak!
Tıpkı şu anki yaşamlarımızda olduğu gibi...
Yaşamdaki mevcut çerçeve darlığının verdiği durgunlukla, inanın bu hafta konu bulmakta zorlandım!
Aslında şuraya döktüreceğim konu çok, hatta kıyamet kadar! Gelin görün ki hepsi de iç karartıcı... Hergün ülke ve dünya gündemine bakış atan biri olarak bir tanecik bile olumlu, yüz gülümseten habere rast gelemiyorum.
Genel gündem haberleri hep karabasan misali!
Eee...Tabii ki öyle olur! Bizi bırakın, dünyada da herkesin hayatı durma noktasında devam ediyor çünkü! Ne bir etkinlik haberi, ne bir şenlik haberi ne de başka bir keyif verici haber...
Her yer tarumar!
İnat ettim!
"Sıkıcı, iç karartan, olumsuz haberleri köşeme taşımayacağım!" diye.
Sadece benim değil, hepimizin ruhları huzur, yüzleri gülümseme bekliyor artık. Evet, bireysel olarak bunu başarıyoruz belki; o da günlük hayatın içindeki minimum mutluluk anlarına sarılarak...
Dediğim gibi; bunlar sadece bireysel aktivasyonlarımızla kazandığımız geçici mutluluklar...Minik, anlık ...
Damaklarımızda, zihinlerimizde uzun süreli ve kalıcı olacak keyifli ve leziz anılar biriktirmek ne mümkün!
Hepimiz anlık da olsa kendimizi oyalayabilecek meşgalelerin peşine düştük.
Pandeminin ilk kışı neyse neydi de ikinci kışı temelli ağırlığını bıraktı üzerimizde...
Buna rağmen neyse ki cemreler bir bir düşüyor...Bahara ve yaza bir nebze de olsun taze umutlarla gireceğimize dair inancımı koruyorum.
Ve hayata inat, olan bitenlere inat, pandemiye inat ben hâlâ gülümsüyorum.
Siz de her şeye inat gülümsemeye devam edin. Buna ihtiyacımız var.
Gördünüz mü, suya sabuna dokunmadan, ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerin -kötü haber- tellallığını yapmadan mis gibi bir köşe yazısı yazdım; kalemim yettikçe!
Aslında bir nevi dertleştim sizinle.
Şayet sizin de dertleşecek, "keşke şunu da yazsan" diyeceğiniz bir hikayeniz varsa, gazetemizin mail adreslerini biliyorsunuz.
Sizden gelenlere dair kalemimi oynatmaktan mutluluk duyacağım.
Esen kalın.