Kırgınlıklarımı,
Çocuksu taraflarımı,
Doğru bildiğimi o anda söyleme huyumu,
Düşüncelerimisırf biri "Aman üzülmesin" diye saklamadan dile getirmeyi,
İki yüzlü olmayan, şeffaf hallerimi,
Kimseden menfaat ummadan yaşamayı,
Elimdekine sahip çıkmayı,
Bana ait olanla yetinmeyi,
Yapmacıklıktan uzak olmayı,
Her düştüğümde daha da güçlenerek ayağa kalkmayı,
"Birileri öyle istiyor" diye değil, "ben böyle istiyorum" diyerek yaşamayı,
Umutsuz değil umut dolu yaşamayı,
Ağlamayı değil gülmeyi,
Kim ne derse desin yolumdan dönmemeyi,
İnandığım şey uğruna mücadele etmeyi,
İnanmadıklarımı ise yok saymayı,
İç sesimi dinlemeyi,
Hatalarımı,
"Boşver" diyebilmeyi,
Alnımdaki kırışıklıkları,
Şakağıma düşen akları,
Kendimle vakit geçirmeyi,
Canımı sıkanlardan uzaklaşmayı,
Üzenden, yorandan bir çırpıda gitmeyi,
"Olduğu kadar, olmadığı kader" sözündeki teslimiyete kendimi kaptırmayı,
"Su akar yolunu bulur" daki SU olmayı,
İnce ince konuşmayı,
Verdiğim kararları,
Gittiğim yolları,
Gidemediğim diyarların merakını,
Geçmişten ders almayı,
Bugünden pay çıkarmayı,
Yarınlardan umutlanmayı
...
Velhasıl; kendimi seviyorum hem de çok...
Hatalarımla, günahlarımla, sevaplarımla...
Sessizliğimin içinde sesimi dinlemeyi seviyorum.
Ben, bendeki beni seviyorum.
Siz de kendinizi sevin. Olduğunuz gibi, olduğunuz kadar...
Esen kalın.