"Ne güzel, bu yaz her yer kelebek dolu" dedim Şile' deki yazlık verandamda otururken.
Sonraki günlerde iskelede, bir akşamüstü ağaçların hışırtısının altına sığınmış keyif yaparken orada da gördüm aynı cins kelebekleri.O zaman da gülümseyerek baktım onlara.
Üzerinden birkaç gün geçti...Bu kez vakit akşamüstü saatlerini epey geçmiş, yaz sofrası kurulmuş, aile efradı keyifle masadaki yerlerini almışken,aynı kelebekler toplaşıverdi masanın etrafına. Sadece yemek masası olsa iyi! İskeledeki masa üstü lambasını mesken tutmuşlar meğer!
Huzurla yemek yemek ne mümkün! Salatalara ve tabaktaki yemeklerimize anında ortak olmalarıyla birlikte tanıştığımız bu kelebeklerin insanlarla birlikte yaşamak konusunda ısrarcı olduklarını masa başındakiler olarak o gece anladık!
Düne kadar "Ayy ne güzeller" diyerek sevdiğim kelebekler bu kez çıtayı daha da yükselterek, açtığımız araba kapısından ve evin aralık kalan sinekliğinden içeriye öyle bir süratle dolmaya başladı ki, onlara olan sevgimin tek taraflı olduğunu anlar hale geldim! Zira neredeyse istilaya uğramış gibi hissetmeye başladım kendimi! Sanki biz insanoğlunun alanlarını bir bir işgal etmek ister gibi halleri vardı bu kelebeklerin.
İlerleyen günlerde, yeşille mavinin buluştuğu ve Karadeniz iklimine sahip olan güzel köyümdeki evde, açık havada otururken bacaklarımın ve kollarımın sözüm ona sivrisinekler tarafından ısırıldığında tanık oldum. "Bunda ne var ki?" demeniz doğal ancak bunca yıldır ben böyle bir sivrisinek ısırığı ne gördüm ne yaşadım!
Sivrisinek ısırığı değil, derinizde resmen oyuklar oluşuyor her ısırıkta...
Nihayetinde karşıma çıkan bir haberde anladım ki, meğer sempatiyle baktığım kelebekler kelebek değilmiş! Ülkemize Gürcistan' dan giriş yapan istilacı bir böcek türüymüş. Bizlere bu ısırıkları yapan, oturduğumuz yerde huzur vermeyen, soframıza ısrarla ortak olan da onlarmış.
Tevekkeli şimdiye kadar gördüğüm kelebekler farklı renk ve ebatta iken bunların hepsinin de aynı renk ve neredeyse aynı ölçüde olmaları dikkatimi çekmişti.
Sonradan öğrendiğim kadarıyla sevilesi bulduğum kelebeklerin lakabının "Vampir Kelebekler" olarak nam saldığını, sadece bizim gibi Karadeniz iklime yakın oturan insanoğlunu değil, bitkileri de sömürdüklerini öğrendim.
Şu an için Şile, Beykoz ve Sarıyer taraflarında konuşlandıkları da tespit edilen bilgiler arasında.
Bahsi geçen yerleşim yerlerinde ikamet eden herkesin bu durumdan benim gibi muzdarip olduklarını ve rahatsızlık boyutunun aşıldığını öğrenince yalnız olmadığımı bilmek beni sevindirdi. Zira çokluğun çıkardığı ses, resmi kurumlar nazarında bir çözüm bulunmasına delalettir.
Her ne kadar ailece, çözümü evi ilaçlatmakta bulsak da bunun geçici ve lokal bir çözüm olduğunu düşünüyorum.
Hâsılı; her kelebeğin kelebek olmadığını da bu yaşta öğrenmiş oldum!
Bakalım, hayat daha neler öğretecek?
Esen kalın.