Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Selin IŞIL
Köşe Yazarı
Selin IŞIL
 

Yarım Yamalak !..

İnsanoğlu açısından hezimetle sonuçlanan bir yılı geride bıraktık. 2021'i çok şen bir halde karşılayamamak da bir önceki seneyi hezimetle kapattığımızdan olsa gerek. İstediğimiz kadar duygularımızı coşkulu tutmaya çalışsak da ve dahası birbirimize umut pompalamaya çalışak da bunda ne kadar başarılı olduğumuz konusunda çok emin değilim açıkçası.  Üstelik herkesin yüzüne yapışmış olan yılgınlık ifadesi hakimken! Hatta çoğu kimse umutlarından ve hayallerinden çoktan vazgeçmiş bile!  "Yeni seneye yeni umutlarla girilir" söylemi bile tavan arasında sakladığımız ve sadece birkaç kelimeden oluşan alelade cümle kıvamında kaldı!  Çoğumuzun içinde bir yerlere gitme isteği var. Biraz nefes alabilme isteği. Bulunduğu durumdan ve konumdan ve hatta yaşadığı hayattan hoşnutsuzluk halleri var. Ve işin kötüsü bu kez neyi, nasıl değiştireceğimizi bilemez haldeyiz. Çünkü olayların gidişatı bizim elimizde olmaktan çok öte. Pek çok şeyi kendi irademizle değiştiremeyecek kadar güçsüzüz.  Bireysel hayatlarımızla ilgili yapmak istediğimiz pek çok şeyi pandemi illetinden dolayı yapamıyor olmanın üzerimize sinmişliği var!  Çoğumuz, "aman boş ver ne olursa olur" gamsızlığında yaşamak istesek de en gamsız olanlarımız bile bu oyunu ancak birkaç gün sürdürebiliyor. Zira, koşullar ve gerçek yaşam bu duygunun uzun süreli olarak belleklerimizde kalmasına bile izin vermiyor.  Hal böyle olunca, pandemili yaşam her geçen gün biraz daha ömür enerjimizden birşeyler götürüyor.  Diyeceksiniz ki bütün suç pandemide mi? Elbette değil. Uzun zamandır ülkede yaşanan dar boğaz, karmaşıklık ve bunların getirdiği ani ekonomik dalgalanmaların yarattığı yoksunluk ve yoksulluk hissi pandeminin bizlerde yarattığı depresyonu daha da sağlamlaştırdı.  Yani sizin anlayacağınız pandemi tuzu biberi oldu!  Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilenlerdenim. Bunun olmasını her ne kadar istesem de eskiye dönüş yapamayacağımızın farkındayım.  En basitinden bir örnek vermem gerekirse; geçenlerde çıktığım yürüyüşte benimle eş zamanda yürüyüşe çıkan bir anne ve çocuğunun yanında kısa bir merhaba için durduğumda, çocuk arabasındaki iki-iki buçuk yaşındaki çocuğun maskeme olan bakışını asla unutmayacağım!  Defalarca, gözlerini dikerek bir maskeme bir de gözlerime uzun uzun ve bomboş baktığını da unutmayacağım!  Normal şartlarda bir çocukla karşılaştığımda mutlak suretle ona bir gülümse atar ve şayet tanıdığım birinin çocuğu ise, dokunarak ona sevgimi gösterirdim. Ve karşılığında aldığım muhteşem gülümsemesi ile birlikte verdiği mutluluk pozu beni benden alır götürürdü.  Pandemi bize, bir çocuktan alabileceğimiz sımsıcak, katıksız ve dünyanın tek sahici sevgisi olan çocuk saflığı sevgisini bile çok gördü!  Bu duyguyu yaşamaktan da mahrum kaldık! Hele ki ben gibi sevgi ile beslenen insansanız bunun ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız. Ne benim gülümsemem etkiledi çocuğu ne de söylediğim tatlı sözlerim. Nasıl etkilensin ki? Yüzümü gözlerime kadar kaplayan bir maske ile neyi görüp de etkilenebilir ve sevgiyi tadabilirdi ki? Keza ağzımın içinde gevelenen ve maskeden dolayı uğultulu bir şekilde çıkan ses karmaşasına nasıl bir karşılık vermesini bekleyebilirdim ki? Bizler neyse neydik de yeni yetişecek olan nesilin normalin bu olduğunu düşünerek yaşamda yer bulmaya çalışmaları çok üzücü.  Ve yaşadığım bu durumdan dolayı htiğim üzüntüyü paylaşmak için çocuk sahibi olan birkaç arkadaşımla yaptığım konuşmada söylemleri hep aynı oldu; çocuklarımız gergin, agresif, hırçın, huzursuz ve asabi...Ve hepsi de çocuklarının pandemiden sonra bu şekilde huy değiştirdiğini söylüyor.  Yeni senede pandeminin bir an önce bitmesi ilk, vatandaşın refah içinde yaşaması için gerekli adımların atılması ise ikinci dileğim.  Esen kalın.
Ekleme Tarihi: 12 Ocak 2021 - Salı

Yarım Yamalak !..

İnsanoğlu açısından hezimetle sonuçlanan bir yılı geride bıraktık.

2021'i çok şen bir halde karşılayamamak da bir önceki seneyi hezimetle kapattığımızdan olsa gerek.

İstediğimiz kadar duygularımızı coşkulu tutmaya çalışsak da ve dahası birbirimize umut pompalamaya çalışak da bunda ne kadar başarılı olduğumuz konusunda çok emin değilim açıkçası. 

Üstelik herkesin yüzüne yapışmış olan yılgınlık ifadesi hakimken! Hatta çoğu kimse umutlarından ve hayallerinden çoktan vazgeçmiş bile! 

"Yeni seneye yeni umutlarla girilir" söylemi bile tavan arasında sakladığımız ve sadece birkaç kelimeden oluşan alelade cümle kıvamında kaldı! 

Çoğumuzun içinde bir yerlere gitme isteği var. Biraz nefes alabilme isteği. Bulunduğu durumdan ve konumdan ve hatta yaşadığı hayattan hoşnutsuzluk halleri var.

Ve işin kötüsü bu kez neyi, nasıl değiştireceğimizi bilemez haldeyiz. Çünkü olayların gidişatı bizim elimizde olmaktan çok öte. Pek çok şeyi kendi irademizle değiştiremeyecek kadar güçsüzüz. 

Bireysel hayatlarımızla ilgili yapmak istediğimiz pek çok şeyi pandemi illetinden dolayı yapamıyor olmanın üzerimize sinmişliği var! 

Çoğumuz, "aman boş ver ne olursa olur" gamsızlığında yaşamak istesek de en gamsız olanlarımız bile bu oyunu ancak birkaç gün sürdürebiliyor. Zira, koşullar ve gerçek yaşam bu duygunun uzun süreli olarak belleklerimizde kalmasına bile izin vermiyor. 
Hal böyle olunca, pandemili yaşam her geçen gün biraz daha ömür enerjimizden birşeyler götürüyor. 

Diyeceksiniz ki bütün suç pandemide mi? Elbette değil. Uzun zamandır ülkede yaşanan dar boğaz, karmaşıklık ve bunların getirdiği ani ekonomik dalgalanmaların yarattığı yoksunluk ve yoksulluk hissi pandeminin bizlerde yarattığı depresyonu daha da sağlamlaştırdı. 

Yani sizin anlayacağınız pandemi tuzu biberi oldu! 

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilenlerdenim. Bunun olmasını her ne kadar istesem de eskiye dönüş yapamayacağımızın farkındayım. 

En basitinden bir örnek vermem gerekirse; geçenlerde çıktığım yürüyüşte benimle eş zamanda yürüyüşe çıkan bir anne ve çocuğunun yanında kısa bir merhaba için durduğumda, çocuk arabasındaki iki-iki buçuk yaşındaki çocuğun maskeme olan bakışını asla unutmayacağım! 
Defalarca, gözlerini dikerek bir maskeme bir de gözlerime uzun uzun ve bomboş baktığını da unutmayacağım! 
Normal şartlarda bir çocukla karşılaştığımda mutlak suretle ona bir gülümse atar ve şayet tanıdığım birinin çocuğu ise, dokunarak ona sevgimi gösterirdim. Ve karşılığında aldığım muhteşem gülümsemesi ile birlikte verdiği mutluluk pozu beni benden alır götürürdü. 

Pandemi bize, bir çocuktan alabileceğimiz sımsıcak, katıksız ve dünyanın tek sahici sevgisi olan çocuk saflığı sevgisini bile çok gördü! 

Bu duyguyu yaşamaktan da mahrum kaldık!
Hele ki ben gibi sevgi ile beslenen insansanız bunun ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız.

Ne benim gülümsemem etkiledi çocuğu ne de söylediğim tatlı sözlerim. Nasıl etkilensin ki? Yüzümü gözlerime kadar kaplayan bir maske ile neyi görüp de etkilenebilir ve sevgiyi tadabilirdi ki? Keza ağzımın içinde gevelenen ve maskeden dolayı uğultulu bir şekilde çıkan ses karmaşasına nasıl bir karşılık vermesini bekleyebilirdim ki?

Bizler neyse neydik de yeni yetişecek olan nesilin normalin bu olduğunu düşünerek yaşamda yer bulmaya çalışmaları çok üzücü. 

Ve yaşadığım bu durumdan dolayı htiğim üzüntüyü paylaşmak için çocuk sahibi olan birkaç arkadaşımla yaptığım konuşmada söylemleri hep aynı oldu; çocuklarımız gergin, agresif, hırçın, huzursuz ve asabi...Ve hepsi de çocuklarının pandemiden sonra bu şekilde huy değiştirdiğini söylüyor. 

Yeni senede pandeminin bir an önce bitmesi ilk, vatandaşın refah içinde yaşaması için gerekli adımların atılması ise ikinci dileğim. 

Esen kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve korfezmanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

10
Kasım
17
Ekim
09
Ekim
19
Eylül
05
Eylül
31
Temmuz
19
Temmuz
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.